Monday, May 22, 2006

REVİZYONİZME KARŞI KOMÜNİST TUTUM

Biz hiç bir zaman, bu günkü dünya şartlarında, “Enternasyonal Proletarya Birliği” meselesine, Çin ve ya Sovyetler Komünist Partilerini merkez olarak alıp bakmadık. Onların revizyonist karakterlerinin açığa çıkmasından sonra, kendi öz gücümüze güvenmemiz konusuna, özel bir önem gösterdik. Fakat, Türkiye’de sosyalizm adına hareket ettiklerini söyleyen hemen bütün siyasî gruplar, bu iki ülkeden birisini, kurtuluşumuzun tek yolu ve kaderimiz olarak ilân ettiler. Bu anlayışa tepki olarak doğan bazı siyasî gruplar ise, yeni bir enternasyonal anlayış getiremedikleri için, bir süre orta-yolcu davrandılar. Orta-yolculuğun kaderi ise, eni-sonu bu sapmalardan birisine boyun eğmektir. Bu gün, Sovyetler Birliği’nin devlet yapısı revizyonist, fakat ekonomisi ise sosyalisttir diyenler, işte bu durumdadırlar. Ve esasta, TKP ve benzerlerine, giderek daha çok benzemektedirler. Bunlar, enternasyonal revizyonizmin, Türkiye’deki yedek güçleridirler.
Ocak 1976 tarihli ve “Yoldaş A.D.” başlıklı yazımızda, “Enternasyonal Proletarya Birliği” meselesine nasıl bakmamız gerektiği konusunda, düşüncelerimizi sunmaya çalışmıştık. Orada revizyonizm hakkında şunları söylemiştik ve bu gün de tekrar ediyoruz:
“Bu gün, enternasyonal meseleyle ilgili olarak, “revizyonizm nedir?” sorusu sorulmakta ve buna cevaplar aranmaktadır. Tarihte görmekte ve bilmekteyiz ki revizyonizm, Marksizm’in sınıf mücadelesi metodlarını reddederek ortalığa çıkmış ve önce uzlaşmacı, giderek de, teslimiyetçi karaktere bürünmüş bir akımdır. Revizyonizm, Marksizm’in sınıf mücdelesi metodlarını reddederken, felsefî anlamda idealizme, sınıf siyasetinde ise, burjuvaziye hizmet etmektedir. Revizyonizm, daha başlangıcından itibaren, kapitalizmin kendi mantığı içerisindeki yeni bir biçimini tasarlamıştır. Buradan itibaren revizyonizm, burjuvazinin taşıdığı bir çok emeli taşır ve bunu, fırsatını bulduğu her yerde ortaya çıkarmakla birlikte, fırsat zeminleri hazırlamaktan da geride kalmaz. Revizyonizm sistemleştirildikçe, Marksist-Leninist görünüşlü burjuvazinin, kurnaz ideolojisi olarak karışmıza çıkmıştır.”
Revizyonizmi, Marksizm-Leninizm’e düşman gören yoldaşlarımız olduğu gibi, revizyonizmi zararsız göstermeye çalışan arkadaşlarımızda vardır. Gerçi onlar, bunu kabul etmek istemeyeceklerdir. Ve belki de, kendilerine iftira edildiğini söyleyeceklerdir. Fakat, bakınız ne demektedirler:
“Revizyonizm, olsa olsa, son tahlilde burjuva ideolojisi olabilir.”
Lenin, revizyonizm için, “Marksizm ve Revizyonizm” (1) adlı makalesinde, şunları söylemektedir:
“Felsefe alanında revizyonizm burjuva profesörlerinin bilimini izleyerek gelişti.”
Daha ileride:
“Bunun sonucunda revizyonistlerin çağdaş küçük üretimin durumunu sistemli bir biçimde toz pembe gösterdikleri kanıtlandı.”
Lenin, aynı makalede şöyle devam ediyor:
“Siyaset alanında revizyonizm Marksizm’in temelini, yani sınıf mücadelesi öğretisini değiştirmek için gerçekten çaba gösterdi. Siyasal özgürlük, demokrasi ve genel oy, sınıf mücadelesinin nedenini ortadan kaldırmış ve Komünist Manifesto’nun, işçilerin yurdu olmadığı yolundaki eski önerisini yanlış hale getirmiştir, deniyordu. Çünkü, diyorlardı, bir demokraside “çoğunluğun iradesi” egemen olduğu için ne devlet bir sınıf egemenliği organı olarak görülmeli, ne de gericilere karşı ilerici, sosyal-reform burjuvazisiyle ittifaklar reddedilmelidir.”
“Revizyonistlerin bu görüşlerinin oldukça dengeli bir tezler sistemi, şu eski ve ünlü liberal-burjuva görüşlerin aynı olan bir sistem oluşturduğu tartışma götürmez.”
Lenin, oportünistleri, -revizyonizm ve oportünizm, birbirlerinden farklı sapmalar değillerdir- “sosyal şoven” ve “sosyal emperyalist” olarak da adlandırmaktadır. Bunların, birinci emperyalistler arası savaşa karşı takındıkları tutumla bu adı hakkettiklerini, “Proletarya İhtilâli ve Dönek Kautsky” (2) adlı eserinin VII. Bölümünde yazmaktadır. Bunu, revizyonizmin son tahlilde ne olduğunu anlatmak üzere buraya not ettik.
Gene de iddia ediyoruz. Revizyonizm, burjuazinin görüşlerini yansıtmakla mükelleftir. Onlar, “modern küçük çaplı üretimi allayıp pullayarak” kapitalizmin savunuculuğu görevini üstlenmişlerdir. Geçmişte söylediğimizi bu gün de söylerken, gerçekten haklı olduğumuza inanmaktayız.
“Sovyetler Birliği’nde revizyonizm, sinsice örgütlenerek iktidara tırmanmıştır. O bunu, kanlı bir siyasî darbe ile gerçekleştirdiği andan itibaren, artık orada, iktidarın en az yarısına sahip olmuştur. Bundan sonra revizyonizm, proletaryanın iktidarına temel olan ekonomisini hedef almıştır. Sosyalizmin temeli olan yeni üretim biçimine saldırarak, onda tahribatlar yapmıştır. Elbette ki, sosyalizmin daha üst biçimlerine geçmenin yollarını tıkamak, aynı zamanda, geriye doğru bir gidişin kapılarını tek tek açmak demektir. Bu, üretim biçimini, kapitalizmin üretim biçimine çevirme gayretlerinden başka bir şey değildir. Bu çevirme işi, proletaryanın burjuvaziyi ihtilâl yolu ile ve onu mülksüzleştirerek ortadan kaldırıp, üretimin temelinde devrim yaptığı gibi olamaz: Onun bu çevirme işi, iktidarın küçük bir azınlık tarafından kanlı bir darbe ile elde edilmesine bağıntılı olarak, bir süre tedrici değişiklikler çerçevesi içerisinde yürüyecektir.”
Bazı gruplar tarafından, Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin revizyonist yönetimine karşı bir sempati hareketi başlatılmıştır. Bu aynı zamanda, revizyonizmin bir çok plânda desteklenmesi anlamına da gelmektedir.
Geçmişte, bir fabrikada yürütülen ekonomik bir grevde, bizimle birlikte bazı hareketleri olan bir öğrenci devrimci grubu, grevci proleterlerin yapacağı bir mitingin sloganları tespit edilirken, Çin Komünist Partisi’nin revizyonist yanlıları tarafından ileri sürülen “Kahrolsun revizyonizm!” sloganına karşı durdular. Sloganın doğru bir biçimde atılmış olup olmadığını tartışmayacağız. Fakat biz o zaman, bu öğrenci devrimci arkadaşlara, “revizyonizmi korumak, Marksist-Leninist’lerin işi olamaz!” diyerek, onları iknaya çalıştık. Bu gün bu gruptakilerin bir bölümü, revizyonizmi korumaya çalışan, orta-yolcu gruplardan birisi içerisindedir. Ve biz bunlara, “Gizli TKP’ciler“ demekten kendimizi alakoyamayacağız.
“Revizyonizm son tahlilde bir burjuva ideolojisidir.” Diyen arkadaşlarımız, Sovyetler Birliği devletine hakim olan revizyonistlerin, Sovyetler ekonomisinin sosyalist yapısını tahrip edemeyeceğini ve etmeyeceğini iddia etmektedirler. Revizyonistleri neredeyse, yolunu şaşırmış iyi niyetliler takımı olarak görmek ve göstermek istemektedirler. Bakalım, Sovyetler’deki bu şaşkınlar takımı Marksizm-Leninizm’in revizyonuna girişirken, şaşkınlıklarından ve iyi niyet budalalıklarından dolayı neler yapmışlardır.
Lenin ve sonra Stalin ve yoldaşlarının yönetimindeki Komünist Parti, ilk sosyalist devleti kurarken, nelerle karşılaşmışlardır? Birinci emperyalistler arası dünyayı paylaşma savaşı içerisinde, 1917 Ekim ihtilâli. Arkasından, sınıflar arası mücadelenin, savaş şeklinde yürütülmesi. Sosyalizmin ekonomik inşası. Bütün bu süreç içerisinde de, sınıf mücadelesinin parti ve devlet içinde, siyasî bakımdan aktif bir şekilde sürdürülmesi. Bütün bu mücadelelerden, Sovyetler proletaryası muzaffer çıkmıştır.
İkinci emperyalistler arası dünyayı paylaşma savaşı. Emperyalist çemberleme ve saldırılarına karşı koyma. Yeniden sosyalizmin ekonomik inşası. Zafer, gene Sovyetler proletaryasınındır. Bunun şerefi, elbette ki, Stalin ve yoldaşlarının yönettiği Komünist Parti’nin öncülüğüne aittir.
Stalin’in ölümünden sonra, Kruşçev ve revizyonist yardakçıları, parti ve devlet kademeleri içerisinde, tam deyimi ile sinsice örgütlenerek, bu arada şartların da yardımıyla, kan dökmekten de çekinmeyerek, iktidara gelmişlerdir. Geldikleri şartlarda, 40 yılda tarihin en büyük savaşlarını yaşamış ve bunların içerisinde, ölüm-kalım mücadelesi vermiş, yorgun Sovyetler proletaryasının durumu vardır. Aynı zamanda, ekonomik yaşayabilmenin de ölüm-kalım mücadelesi içerisinde bulunduklarını da unutmamak gerekir. Bu arada, proletaryanın en üstün bilinçteki kesiminin oluşturduğu Komünist Parti ise, bu kadar alt-üst oluş içerisinde, partinin sayısı belirleyici olabilecek kadar fazla olan üyelerini kaybetmiştir. Toplumun, siyasî ve kültür bilincini geliştirebilecek parti yapısı, çok büyük zarar görmüştür.
Emperyalist-kapitalist dünya, bir defa daha Sovyetler proletaryası ve onun sosyalist devleti ile baş edememişlerdir. Gene, sosyalist devlete karşı, son derecede orijinal ve her türlü araçtan yararlanılan bir psikolojik savaş, soğuk savaş, emperyalist bütün dünya tarafından yürürlüğe konulmuştur. Emperyalist-kapitalizm, sosyalizmi yenememiştir. Bütün dünya proletaryasının komünist toplum hayali, gerçekleşme sürecine kesin olarak girmiştir. Komünizm emperyalizme karşı sadece tehdit olmaktan çıkmış, onu, müthiş bir şekilde yıkmaya da başlamıştır.
Kruşçev revizyonizmi, işte böyle şartlarda mücadeleden geriye doğru adımlar atmış ve asıl düşmanı olması gereken emperyalist kampla uzlaşarak, ona boyun eğmiştir. Oportünizm, kendisini Marksizm-Leninizm’in tahrifinde, somut bir biçimde göstermeye başlamıştır. Emperyalist kapitalizme ve içerideki proletarya düşmanlarına beyaz bayrağı açan tezler şunlardır:
- Stalin tarih sahnesinden silinecek, tamamen yok edilecektir.
- Marksizm-Leninizm, çağdaş yoruma tabi tutulacaktır.
- Sovyetler Devleti, artık yüksek sosyalizm safhasına geçmiştir.
- Proletarya diktatoryasından vazgeçilecek, parti ve devletin nitelikleri değiştirilecektir.
- Artık sosyalist kamp bütün gücünü ortaya koymuştur. Ekonomik çöküşler içinde bulunan emperyalizmi, “barış içerisinde bir arada yaşayarak, ekonomik bakımdan yarışarak” yok etmek mümkündür.
- Barışçı yollardan iktidara gelip, “kapitalist olmayan yollardan” geçerek, sosyalizme ulaşmak mümkündür.
- Emperyalist kapitalizmin merkezlerinde, “ileri demokrasiyi” kurmak, proletaryanın mücadelesinin tek hedefidir.
Biz buna revizyonizm diyoruz ve Sovyetler Birliği’nde, iradî olarak, tarihin ters yönde geliştirildiği orijinal bir süreci izliyoruz.
Bu noktada arkadaşlarımız, orta-yolcuların çıkmazına sürüklenerek, “sosyalist ekonominin geriye döndürülmesi mümkün değildir!” demektedirler. Sosyalizmin bütün objektif şartları hazır olsa bile, kendiliğinden sosyalizme geçilemeyeceği ortadadır. Ancak bilinçli bir unsur olarak, iradenin müdahalesiyle gerçekleştirilecektir. Ve bu irade ortadan kalktığında, sosyalizm gelişemeyecektir. Eğer bu gelişmeyi engelleyen yeni bir irade onun yerine geçmişse, tarihin diyalektik gelişmesine set olunacaktır.
Geriye doğru dönüşü mümkün görmeyen arkadaşlara sormak gerekiyor:
“Proletarya diktatoryası”nın anlamı nedir?”
Lenin, “Devlet ve İhtilâl” (3) adlı eserinin II. Bölüm’ünün “Devrim Arifesi” başlığı altında, şöyle demektedir:
“Proletaryanın sömürücülerin direncini bastırmak için olduğu kadar, nüfusun büyük yığınlarını –köylüleri, küçük burjuvaları ve yarı proleterleri- sosyalist ekonominin “kurulması” işinde yönetmek için de devlet iktidarına, merkezî bir güç örgütüne, bir zor örgütüne ihtiyacı vardır.”
Yeni irade, bu devleti ortadan kaldırmış ve yerine, bu işlevleri yapmayacak olan ve fakat, kendi revizyonist yapısına uygun bir ekonomi uyarlayabilecek olan bir devleti koymuştur. Böyle bir durum elbette ki,mevcut sosyalist ekonomide, önemli deformasyonlara ve tahribatlara yol açacaktır. Bu arkadaşlar ve böyle iddialarda bulunanlar, “proletarya diktatoryası”nın mânasını kavramış olsa idiler, meseleyi buralara kadar getirmez, mekanik düşünerek, idealizmin batağına saplanmış olmazlardı.
Sovyetler Birliği’nde revizyonizm, Marksizm-Leninizm’i tahrifte onun mücadele metoduna temel olan, parti, devlet ve ihtilâl hakkındaki görüşlerini reddederek ortalığa çıkmıştır. Her şeyden önce devleti ve bu devleti yöneten partiyi ele geçirmeyi hedef almıştır. Bu andan itibaren, şöyle bir zıtlık baş göstermiştir: Ekonomik sosyalist alt yapının üst yapıdaki yansıması olarak, proletaryanın diktatoryasını temsil eden devlet ve ona hayat veren proletaryanın partisi yoktur. Bunun yerine, “halkın partisi” ve “halkın devleti” vardır .Yani alt yapı, üst yapıda gerçek anlamında yansımamaktadır. Yani siyasî iktidar, proletaryanın elinden çıkmıştır. Şimdi yeni siyasî iktidar, ekonomiyi kendi sınıf karakterine uygun olarak düzenleme yoluna gidecek ve üst yapısına uygun bir alt yapıyı meydana getirecektir.
Siyasî yapı ve devlet revizyonist olup da, sosyalist ekonominin olduğu gibi kalması mümkün olabilir mi? Bu saçmalığa ancak, teorilerini teknik adam kafasıyla kurmaya çalışan, küçük burjuva entellektüelleri yapabilirdi ve bizim arkadaşlarımızda, ne yazık böyle bir hastalığa yakalanmışlardır. Revizyonizme arka çıkmaktan başka hiç bir gayesi olmayan böyle görüşlere rağbet, bizim harcımız değildir. Revizyonizmi haklı çıkarmak gibi, onun yedeğinde bulunmak gibi küçültücü işlere bulaşmaktan sakınmalı, Marksizm-Leninizm’le revizyonizmin nasıl birbirlerine tam bir zıtlık içerisinde bulunduklarını açıklayarak; bu tip görüşlere karşı savaş açmalıyız.
Arkadaşlarımız, revizyonizme bir türlü cevap bulamamaktadırlar. Ve bilinemez bir noktada bırakmaktadırlar. Şu soru, en çok sordukları soru olmaktadır:
“Peki revizyonizmin sınıf temeli nedir?”
Mülkiyet, en geniş anlamda devlettedir. Devlet ise, bürokratlaşmış siyasî menejerler tarafından yönetilmektedir. Bunlar, devlete hakimdirler. Ve ideolojide, burjuvazinin hizmetindedirler. İlerledikleri yolda, kendilerini geleceğin büyük üretim araçları sahipleri olarak hayal ettiklerinden kimsenin şüphesi olmamalıdır. Geriye doğru geliştirmeye çalıştıkları bir sürecin içerisinde, kapitalizme doğru yol aldıklarından, hiç kimsenin şüphesi olmamalıdır. Birey mülkiyetini, ev mülkiyeti şeklinde yaygınlaştırmışlardır. Kapitalizmin ilk şekillenmelerinden olan küçük serbest pazarları yaygınlaştırmışlardır. Farklı ücret sistemi yok edileceğine geliştirilmektedir. Bunlar zararsız şeylermiş gibi gösterilmeye ve hatta, hiç üzerinde durulmamaya çalışılmaktadır. Halbuki bunlar resmen, burjuva hukukunun, topluma yeniden sokuşturulma gayretleridir. Sosyal özgürlüğün yerine, bireyci özgürlüğü yerleştirme gayretleridir.
Biz daha önce yoldaşlara, enternasyonal meseledeki değişmeyecek olan temel siyasetimizi belirtmiş ve tasvip de görmüştük. “Enternasyonal proletarya birliği”ni, “Devrimci bağımsızlık” prensibi etrafında, proletaryanın komünist partilerinin; amacı komünist toplum olan mücadelelerinde, birbirlerine, kardeşlik, yoldaşlık bağları ile bağlanmaları olarak ele aldık. Şu zamanda enternasyonalizmin ne demek olduğuna, özetle şöyle cevap vermiştik:
Emperyalist kapitalizmi çökerterek, sosyalizmi kurma yolundaki bütün ülkelerin proletaryası ve halklarının mücadelesini candan desteklemek, enternasyonalizmin canlılığının tek ispatıdır. Biz, gerek kendi ülkesinde sosyalizmi kurma mücadelesinde olan, gerekse de, emperyalist kapitalizmle mücadele veren proletaryanın komünist partilerini; kardeşlik, yoldaşlık ve birlik anlayışına uygun, değerli partiler olarak görürüz. Bu anlayışın dışında kalan, amaç olarak komünizmi, hedef olarak sosyalizmi kurmayı görmeyen; emperyalist kapitalizmle mücadeleden caymış, kendi ülkesinde sosyalizmin gelişmesini engelleyen revizyonist partilere, kesin olarak karşı çıkmayı ve komünist enternasyonal birlik ruhuna zıt düştüklerini resmen bildirmeyi ve bunlarla mücadele etmeyi, önemli bir görev sayarız.
Biz daha önce böyle söyledik. Bu gün de, bu temel prensibi terk edecek her hangi bir olay yoktur. Bu gün de, gerek Sovyetler Birliği, gerekse de Çin Komünist Partisi’nin revizyonist yönetimlerinin yıkılması ve proletaryanın devleti ele geçirerek, yeniden diktatoryasını kurması mücadelesinde, en samimi hislerimizi dile getiririz.
Arkadaşlarımız ne derler? Açıkça savundukları bir şey var mıdır? Yok ise, neden böyle davranmaktadırlar? Sovyetler Birliği’nde, diyelim ki, sosyalist ekonomi demir gibidir. Fakat, bizimle ve bütün dünyayla siyaset tanzim edenler, revizyonistlerdir. Üstelik bu siyaset, büyük bir devlet gücü üzerine inşa edilmektedir. Ve sosyalist devletin aksine, içerisinde kesinlikle burjuva emeller besleyen bir sosyal zümrenin hakimiyetinde bulunan bir devletin gücü ile harekek etmektedirler. Böyle bir durumda, yapılacak olan nedir? Sovyetler Birliği revizyonist partisini savunmak mıdır? Onun haklılığını ileri sürmek midir? Bu kısır tartışmanın ulaşacağı yeni siyasî tercihler söz konusu olsa gerektir. Revizyonizme doğru, utangaç bir yönelme...
Haziran 1977

(1) Marksizm ve Revizyonizm – V.İ.Lenin Günce Yayınları - 1975
(2) Proletarya İhtilâli ve dönek Kautsky – Lenin Bilim ve Sosyalizm Yayınları – Kasım 1974Devlet ve İhtilâl – Lenin Bilim ve Sosyalizm Yayınları – Mart 1976

0 Comments:

Post a Comment

<< Home